Denizci halklar, geçmişten günümüze denizi ve kıyı bölgelerini ticaret, beslenme, hammadde elde etme ve ulaşımı sağlamak için kullanmıştır. Endüstri devrimi ile teknolojinin gelişmesi; denizlerde yer alan maden ve enerji kaynaklarından da faydalanmanın önünü açmıştır. Bu kullanım alanları; insanlara ekonomik fayda sağlamakla birlikte, ekolojik dengenin bozulmasına, doğal yaşam ve çevrenin olumsuz etkilenmesine yol açmış, günümüzde ise etkisi son derece hissedilmeye başlanmıştır. Hâlihazırda; hızlı nüfus artışı, kirlilik, tüketim yoğunluğu denizde yer alan kaynakların daha özenli ve dikkatli kullanılmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla denizlerin korunması, kontrol altına alınması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

Ortaya çıkan mevcut durumun en güçlü çözüm alternatiflerinden biri, karada olduğu gibi denizde de yapılan tüm alt ve üst yapıların mekânsal olarak devlet tarafından tescil altına alınmasıdır. Bu kapsamda, deniz kadastrosu kavramı ortaya çıkmıştır.

Denizlerin ve kıyıların doğal yaşama zarar vermeden sağlıklı şekilde kullanılması, halkın hizmetine sunulması için kapsamlı kıyı politikaları geliştirmekle işe başlanmalıdır. Bu doğrultuda, kıyı ve denizin bütünleşik olarak ele alınabileceği deniz kadastrosu ile mümkün olacaktır. Deniz kadastrosunun bir konumsal bilgi sistemi içerisinde yönetilmesi toplanan verilerin kolay bir şekilde analiz edilmesine imkân tanıyacaktır. Unutmamalıdır ki ölçmediğinizi ve kayıt altına almadığınızı yönetemezsiniz.

Deniz kadastrosunu, deniz alanlarının kullanıma ilişkin hakların diğer temel haklar içinde kayıt altına alınması ve mekânsal olarak yönetilmesi olarak ifade etmek mümkündür.  Diğer bir tanıma göre, deniz üzerindeki hak ve sorumlulukların sınırlarının belirlendiği, konumsal olarak yönetilen bir kayıt sistemidir.

Peki deniz kadastrosunu sınırları nedir? Deniz kadastrosu, kıyı kenar çizgisinden başlar ve karasuları sınırlarına ve hatta Mavi Vatan örneğinde olduğu gibi Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlarına kadar gider. 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinde karasuları 12 milden fazla olmamak şartıyla devletlerin kendilerinin belirleyebilecekleri kabul edilmiştir. Ayrıca bu sözleşmede, karasuları içerisinde gerçekleştirilecek balıkçılık faaliyeti üzerinde durulduğu söylenebilir.

Deniz Kadastrosu

Diğer bir yandan, denizi sadece su kütlesi sınırı içerisinde ifade etmek doğru olmayacaktır. Deniz; su kütlesi, sınırı, dip ve dibin altından oluşan bir yapıya sahiptir. Gelişmiş ülkeler denize bu şekilde yaklaşım sergileyerek; besin temini, maden ve petrol çıkarımı, denizaltı iletim (boru hatları, internet kablosu vd.) gibi birçok alanda kullanmaktadır. Bu kadar farklı faaliyetlerde farklı kullanıcılar tarafından kullanılan kıyı ve denizlerin sürdürülebilir çevre anlayışı perspektifinde yönetilmesi sürdürülebilirlik açısından son derece önemlidir.

Deniz kadastrosu hak, sorumluluk ve kısıtlama ekseninde bütünleşik mekânsal veri altyapısı sağlamalıdır.

Deniz kadastrosunun veri bileşenleri

  • İdari sınırlar
    • Sahil şeridi, kıyı kenar çizgisi
    • Deniz dibi sınırları ve topoğrafik yapısı
    • Karasuları
    • Kıta sahanlığı, Münhasır Ekonomik Bölge
  • Doğal ve Tarihi Korunan Alanlar
  • Askeri Yasak ve Stratejik Güvenlik Bölgeleri
  • Limanlar
  • Petrol ve gaz işletmeleri
  • Petrol ve Doğalgaz Boru hatları
  • Denizaltı elektrik ve internet kabloları
  • Deniz yolları (deniz fenerleri, şamandıralar)
  • Deniz kirlilik alanları, deşarj noktaları ve bilgileri
  • Su ürünleri yetiştiriciliği alanları
  • Dalma, yüzme, dip balıkçılığı gibi spor alanları

Deniz kadastrosu denizin korunması ve yönetilmesi için ana unsur olmalıdır. Deniz kadastrosunu uygulayan ülkelerin bu konuda hemfikir oldukları bilinmektedir. Denize karşı olası tehditlerin belirlenmesi, ortadan kaldırılması veya etkilerinin minimize edilmesi kapsamlı bir yönetim anlayışı ile olabilir. Bunu da deniz kadastrosu ile gerçekleştirmek mümkündür. Deniz kadastrosu, değişkenlik gösteren coğrafi bilgiye erişimin kolay olmasını sağlamalı, uluslararası ve ulusal mevzuatları içermeli böylelikle iyi bir deniz yönetimi gerçekleştirilebilir. İfade edilen hedefe ulaşılabilmesi için deniz kadastrosu sistemi içerisinde bazı noktalara dikkat edilmesi gerektiği düşünülmektedir:

  • Uluslararası normlara uygun, detaylı ve güncel yasal altyapısı olmalı,
  • İdari ve kurumsal altyapı oluşturulmalı,
  • Veri altyapısı uluslararası standartlarda olmalı,
  • Veriler doğru ve güncel olmalı,
  • İlgili kurumlar koordine sağlanmalı,

Belirtilen noktalar dikkate alındığında, daha kısa zamanda daha az çaba ve maliyetle işlemlerin gerçekleştirileceği öngörülmektedir. Hâlihazırda kavramsal aşamada olmakla birlikte yakın gelecekte uygulanması kuvvetle muhtemeldir.

Türkiye özelinde ise; Türkiye’de özellikle son yıllarda denizel faaliyetler (balıkçılık, ulaşım, ticaret, turizm vd.) artış göstermiş, bununla birlikte kıyı alanlarında sosyal tesisler, oteller, yürüyüş yolları, marina gibi tesisler yapılmıştır.

Anayasamızın 43. maddesi gereğince kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyıları ile sahil şeritlerinden yararlanmada kamu yararı önceliklidir. Kıyı Kanununa göre, kıyıda ve sahil şeridinde herhangi bir uygulamanın gerçekleştirilebilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti gerekmektedir.

Türkiye’deki kıyı ve denizlerin kullanımındaki temel konular incelendiğinde; mevcut durumda, deniz, göl, baraj, akarsularda su ürünleri yetiştiriciliği için bazı tesciller yapıldığı bilinmektedir. Belirlenen yerler, Balıkçılık ve Balık Ağı Siciline işlenir. Diğer bir konu ise; balık yetiştirme tesisinin kurulması sürecinde belki de en önemli nokta, uygun yer seçimidir. Bunun için farklı kurumlardan konumsal veriler (yerleşim alanları, turizm alanları, koruma alanları vd.) ve oşinografik bilgiler (deniz derinliği, akıntı hızı ve yönü, su kalitesi vd.) doğru, güncel ve hızlı bir şekilde temin edilmelidir. Bu nedenle, balık çiftlikleri gibi su ürünleri üretim ve yetiştiriciliği yapılan yerlerin sınırlarının belirlenmesi ve tescil edilmesi gerektiği düşünülmekte, deniz ve kıyı alanlarında kadastro faaliyetlerinin yapılma gereksinimi ortaya çıkmaktadır.

8333 km’lik sahil hattına sahip, yarımada statüsündeki Türkiye’de deniz ve kıyı alanlarının yönetimi jeopolitik ve jeostratejik önemi olan ülke için son derece önem arz ettiği bilinmektedir.

Osmanlı Devleti zamanında Mecelle Kanununa göre Dalyan ve Voliler (Balık Avlama alanı) tescil edilmiştir, bu haklar hala geçerli ve kayıt altındadır. TKGM nin parsel sorgu uygulamasında da görebileceğiniz bu parsellere devletin hüküm ve tasarrufundaki denizlerde dalyan yada voli olarak kayıt altına alınarak kullanım hakkı tanınmıştır.

Ülkemiz sınırlarındaki gayrimenkulleri, üzerindeki hak ve mükellefiyetleri belirleyerek hassas biçimde ölçen ve Devlet güvencesinde en son teknolojileri kullanarak kayıt altına alan, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz de; 2024-2028 Stratejik Planın da deniz kadastrosu yapmayı hedefleri arasına dahil etmiştir.

Yukarıda bahsedilen hususlar bize gösteriyor ki, Türkiye’de yakın bir gelecekte deniz ölçme ve kadastrosu faaliyetleri başlayacak bu da harita özel sektörüne yeni bir iş alanı oluşturacaktır. Bu kapsamda denizlerimizde kara alanlarında olduğu gibi jeodezik referans sitemi ve GNSS ile kolay ölçüm kolaylığı sağlayan bir altyapı oluşturulmalı, deniz dibinin topoğrafik haritası çıkartılmalı ve bu altlıklar üzerine tescile konu varlıklar hak ve mükellefiyetleri ile tescil edilmelidir.

Deniz Kadastrosu 3

Biz de Atay Mühendislik olarak denizlerde ve iç sularda otonom haritalama olanağı veren Tersus The Duck ve Duck Pro İnsansız Su Araçlarını (USV) portföyümüze ekledik.

Keyifli bir hafta sonu diliyoruz.

Sedat BAKICI

Not: Bu bloğun yazımında Türkiye’de Deniz Kadastrosunun Gerekliliği Üzerine Bir Çalışma (M.Ö. Çelik ve M.Yakar) dan da faydalanılmıştır.

Paylaşmak istediğiniz platformu seçin:

Son Blog Yazıları